Days Gone
- Resul
- 21 Mar
- 5 dakikada okunur
8/10
Days Gone, 2019 yılında Sony tarafından PlayStation 4 için piyasaya sürülen ve sonrasında 2021'de PC platformlarına da taşınan açık dünya aksiyon-macera oyunudur.
Hikaye:
Oyuna, virüsün başlattığı kargaşadan sahnelerle başlıyoruz. Ana karakterimiz Deacon St. John, dostumuz Boozer ve bıçaklanmış eşimiz Sarah ile salgının yarattığı kaostan kaçmaya, bu şehirden kurtulmaya çalışıyoruz. Çatı katına inen bir helikopterdeki doktora yaralı eşimizi zar zor teslim edip, dostumuz Boozer ile şehirde kalıyoruz.
Zombi kıyametinden birkaç sene sonra şehir artık yozlaşmış, hayatta kalan insanlar kendi kamplarını, gruplarını kurmuş ve kendi yönetim şekilleriyle belli başlı bölgelere hükmediyorlardır. Zombi kıyametinde hayatta kalmaya çalışan Deacon, helikoptere teslim ettiği ama sonrasında helikopterin düşmesinden dolayı öldüğü sandığı eşini, bir umut yaşıyordur diye arayışa çıkar.
Hikayenin tam akışını anlamamış olsam da, sanırım hikayemizin ana olayı eşimiz Sarah'ı bulmaktır. Ana karakterimiz Deacon St. John, eski bir motorcu çetesi üyesidir. Dostumuz Boozer de bu çetenin bir üyesidir ve aynı zombi kıyameti sonrası birlikte hayatta kalmaya çalıştığımız dostumuz, kardeşimizdir.


Oyunun hikayesi kısmında beğenmediğim yerlerden biri de hikayenin bazı yerlerinin boş olması. Boş olması dediğim de kötü bir anlamda değil. Biz kimiz, geçmişte ne oldu, bu insanlar kim, neden bu adam bize kızgın veya bu adamla neden dostuz gibi soruları çok soruyoruz ve doldurulması gereken çok boş yer var hikayede. Oyun bittiğinde bile bu böyleydi. Tabii, oyunun hikayesi ilerledikçe bize geçmişimizle ilgili şeyleri, gerek bazı sahneleri göstererek, gerek de insanlarla sohbet ettiğimizde anılardan bahsederek gösteriyorlar ama yine tamamen o boşluklar dolmuyor.
Bu da, hikaye ile ilgili değil ama hikayenin akışıyla ilgili beğenmediğim kısımlardan biri ve o da anlatımın çok karışık olması. Bazen "Ana hikayeden mi ilerliyorum acaba yoksa yan görev mi yapıyorum?" sorusunu soruyordum. Hikayenin gelişme bölümüne geçene kadar ki süre beni gerçekten baydı ve üstüne bir de bu karışıklığı anlamaya çalışırken bayağı bir yoruldum diyebilirim. Bir yandan kampın lideri bir görev vermiş, ona koş, diğer yandan NERO'nun görevlerine koş, karar veremedim. Bunun oyunun hikaye ilerleyişini çok karmaşıklaştırdığını düşünüyorum çünkü bazen ne yaptığımı gerçekten anlamıyordum.
Oyun/Oynanış:
Diğer şeyleri anlatmadan önce, açık dünya ve açık dünyada gezme konularından başlamak istiyorum.
Oyunun karmaşık hikaye anlatımının üstünü örttüğünü düşündüğüm bir unsur var, o da motorla gezmek. Çok zevkliydi ya, gerçekten. Gaza basmadan yokuş aşağı bırakmak, motorun gidebildiği yere kadar gitmesi falan inanılmaz zevkliydi. Tabii, bu zevkin önünü kesen bir şey var, o da motor bakımı. Motorumuzun benzini bitiyor ve bazı durumlarda motorumuzu tamir etmemiz gerekebiliyor. Aksi takdirde kullanamıyoruz. Ben bunun sıkıntısını motorun yakıtını sürekli doldurduğumdan ve sürekli tamir ettiğimden çok çekmedim ama illa motoru ile yolda kalan oyuncular vardır. Ayrıca motorumuzu modifiye edip daha iyi bir hale de getirebiliyoruz. Çeşitli tasarım ve boyalar ile de motorumuzu kendimize göre özelleştirebiliyoruz.

Oyun, geniş bir açık dünya da sunuyor ve oyunculara keşif yapma ve kendi temposunda ilerleme özgürlüğü de tanıyor. Oyun, geniş ormanlar, terkedilmiş kasabalar ve içi zombi dolu mağaralarla dolu. Bu dünya, oyuncuya yalnızca zombi sürülerinden kaçmayı değil, aynı zamanda çeşitli görevler, yan görevler ve gizli öğeleri bulmak için de keşif yapma fırsatı veriyor. Oyunun manzaraları, atmosferi ve içerisinde bulundurduğu çeşitli etkinlikler, hikayenin karmaşıklığını örtebiliyor.


Zombi temalı bir oyunun olmazsa olmazı tabii ki zombi savaşlarıdır. Days Gone'da "Freaker" adı verilen zombi türleri, ana tehditlerimizden biri. Bu yaratıklar, tek başlarına değil, sürü halinde hareket ettiklerinde gerçekten tehlikeli hale geliyorlar. Gündüzleri mağaralarda veya ışık görmeyen yerlerde sürü halinde saklanıp, geceleri dışarı çıkıp geziyorlar. Kısaca, zombiler geceleri daha tehlikeli bir hal alıyorlar.
Zombiler, yalnızca tek bir türden oluşmuyor; farklı türleriyle karşılaştığınızda, her birine uygun stratejiler geliştirmeniz gerekebiliyor. Hızlı ve kalabalık gruplar, sessiz bir şekilde yaklaşıp tuzaklar kurmanızı gerektirebilirken, tek başına dolaşan büyük yaratıklarla daha doğrudan çatışmalar yaşamanız gerekiyor. Ayrıca bu zombiler, etkileyici bir yapay zekaya sahip ve bir kez tetiklendiğinde, "İşte şimdi sıçtım" dedirtebiliyor. Bu sürülerle savaşırken, hayatta kalmak için yalnızca silah gücünüzü değil, aynı zamanda çevrenizi kullanmanız, strateji geliştirmeniz de gerekiyor. Aksi takdirde, üzerinize gelen onlarca zombiyi isterseniz en güçlü silahlara sahip olun, yine de yenemeyebiliyorsunuz. Oyunun ilk başında yetenek ağacındaki silah geri tepme özellikleri açık olmadığından, mermi ve kaynak sıkıntıları olduğundan bu tarz sürülerle uğraşmak çok akıllıca olmayacaktır.
Yetenek ağacından da biraz bahsedelim. Bence oyunun ilk başlarında oyuna etkisinin çok olduğu ama sonlara doğru bu etkinin düştüğü bir yetenek ağacına sahip Days Gone. Yeteneklerimizi geliştirebileceğimiz üç ana yetenek ağacı bulunuyor: Hayatta Kalma, Yakın Dövüş ve Menzilli Çatışma. Her bir ağaç, farklı beceriler kazanmamızı sağlıyor.
Hayatta Kalma: Hayatta Kalma yetenek ağacı, adından da anlaşılacağı üzere hayatta kalma becerilerimizi geliştirir. Bu ağacın geliştirilmesi, kaynak toplama, sağlık ekipmanlarının kullanımı ve zorluklarla başa çıkma becerilerini artırır.
Yakın Dövüş: Yakın Dövüş ağacı, yine adından anlaşılacağı üzere yakın dövüş yeteneklerimizi geliştirir. Bu ağacın avantajı, dövüş gücümüzü artırarak, daha fazla hasar vermesini ve dövüş sırasında daha verimli olmasını sağlar.
Ateşli Silahlar: Ateşli Silahlar ağacı, ateşli silahlarla olan becerilerimizi artırır. Bu ağacın avantajları, daha fazla cephane, silah geri tepmesini azaltmak, daha iyi nişan alma, uzun menzilli silahların daha etkili ve hızlı kullanılmasını sağlar.
Yetenek ağacına ek olarak, NERO tesislerinden bulduğumuz güçlendirmelerle sağlığımızı, dayanıklılığımızı ve nişan alırken kullandığımız odak yeteneğimizi güçlendirebiliyoruz. Bu güçlendirmelerin oynanışa etkisi çok büyük.
Silahlara ve vuruş hissiyatına falan da değinmek istiyorum. Oyunda, menzilli olarak: Tabancalar, tüfekler, av tüfekleri, makineli tüfekler gibi, yakın dövüş olarak da: Balta, çekiç, bıçak, sopa, yoldan bulduğunuz kalas vb. birçok silah çeşidi var ve kendi oynayış stratejinize göre istediğinizi seçebilirsiniz. Yakın dövüş silahları düşmanlara vurdukça kırılıyor ve hurda ile tamir etmeniz gerekebiliyor. Menzilli silahlara susturucu takabiliyoruz ve silahı ateşledikçe bu susturucu kırılabiliyor, bundan dolayı da yenisini almamız gerekebiliyor. Menzilli silahların atış hissi, yakın dövüş silahlarının da vuruş hissi gayet tatmin ediyor. Benim gibi gizlilikten hoşlanan biriyseniz, susturucu ile fıtı fıtı adam indirmek çok hoşunuza gidecek bu oyunda.
Yakın dövüşler de dahil olmak üzere silahların kontrolleri oyunun başlarında biraz ağır ve zor hissettirse de, oyun ilerledikçe ve yeteneklerinizi açtıkça bu sorun da ortadan kalkıyor. İlk başlarda yetenekleriniz açık olmadığı için yakın dövüş silahınızı tamir edemeyebiliyorsunuz, menzilli silahınız için de mermi bulamayabiliyorsunuz. Bu sorun, dediğim gibi, oyun ilerledikçe ortadan kalkıyor. Ben oyunun ilk başlarında düşman çetelerin silahlarını kullanıyordum çünkü öldüklerinde ellerindeki silahların mermilerini kendime alabiliyordum. Sonrasında yavaş yavaş para kastıkça daha güçlü silahlar çektim, mermileri de polis arabalarının bagajlarındaki, bazı yapıların içerisinde bulabileceğimiz mermi kutularından veya kamplardaki silah satan abilerden aldım.
Satın almalardan bahsetmişken, her kasabanın kendi para birimi ve güven seviyesi olduğunu da vurgulamam gerekiyor. Iron Mike'ın kampında 10K paranız varsa, Copeland'ın kampında 10K paranız olmuyor maalesef. Güven meseleleri için de aynısını söylemem gerekiyor. Güven seviyesi de kamplarda kilitli olan şeyleri satın alabilmeniz için önemli. Özellikle motor güçlendirmeleri için çok önemli. Her kampta her şeyi de satın alamıyorsunuz ayrıca. Bazı kampların odak noktası motor güçlendirmeleriyken ve sadece orta oyun parçaları satarken, bazı kamplar hiç motor parçası satmayıp silah odaklı olabiliyor veya ileri oyun motor parçaları satıyor. Her kamp için işler yapmalı ve kampın güvenini kazanmalısınız. Para ve güveni bu işlerden kazanabiliyorsunuz. Kamp işleri dışında, envanterinizdeki zombi kulakları veya hayvan derilerini de kamplara satarak güven ve para kazanabilirsiniz.

Oyunda hikayeler, yan görevlerden ziyade harita içerisinde de yapabileceğimiz şeyler var. Zombi sürülerini yok etmek, NERO tesislerini aktif etmek, yağmacıların kamplarını ele geçirmek gibi. Her birinin kendince ödülleri ve avantajları oluyor.
Oyunun uzun bir oynanış süresi var. Zaten benim gibi etrafta gezinmeyi, her şeyi didik didik inceleyen birisi için ekstra uzun bir oyun oldu Days Gone, ama ana hikayeden ilerleyip oyunu bitirmek isteyen birisiyseniz 20-30 saatlik bir oyun süresi olabilir. Yan görevleri, keşifleri vesaire yapacaksanız da bu süre 45-50 saate de çıkabilir. Daha uzun veya daha kısa da sürebilir, bu tamamen sizin oynayışınızla alakalı bir durum olacaktır. Ben 72 saatte oyunu %100 tamamladım.
Sonuç:
Hikayesinde çok boşluk olan, "Keşke daha iyi yapsalarmış" dedirten ama oynanışı ile bunun üzerini örten gayet güzel bir oyun Days Gone. Hikayeye çok önem veren birisiyseniz, çok boşlukta kalabileceğiniz bir oyun olacak Days Gone ama oynanışa önem veren bir insansanız, sizi yeterince götürebilecek bir oyun olacaktır. Deacon St. John karakterine de nedensizce çok bağlandım. Neyse, uzun lafın kısası, oynamanızı tavsiye ederim, gayet beğendiğim bir oyundu.
Comments